Denizli’de Artan İntiharlar Üzerine Düşünceler

Denizli’de Artan İntiharlar Üzerine Düşünceler

Son dönemde Denizli’de peş peşe yaşanan intihar vakaları yüreğimizi yakıyor. Her yeni haber, göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçeği yüzümüze çarpıyor. İnsanlar, yaşadıkları çaresizlikle baş başa kalıyor ve bir çıkış yolu bulamadıklarında en ağır kararı veriyorlar.

Geçtiğimiz günlerde 67 yaşındaki vatandaşın doğalgaz borusuna asılı halde bulunması, bu acı tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Bundan önce de Pamukkale’de bir genç pompalı tüfekle yaşamına son vermiş, Tavas’ta henüz 17 yaşındaki bir lise öğrencisi evinde asılı halde bulunmuştu. Bu olaylar, sadece basına yansıyanlar. Peki, sessiz sedasız acı çeken, ama kimseye anlatamayan kaç kişi var?

İnsan neden intihar eder? Kimse bu kararı anlık bir öfke ya da üzüntüyle almaz. İçinde biriken yalnızlık, umutsuzluk, çaresizlik, zamanla dayanılmaz hale gelir ve kişi bir noktada "Beni kimse duymuyor" diye düşünmeye başlar. İşte asıl sorun burada başlıyor. Biz gerçekten birbirimizi duyuyor muyuz? "Nasılsın?" diye sorduğumuzda cevabını gerçekten merak ediyor muyuz? Bir arkadaşımızın, komşumuzun, hatta ailemizden birinin gözlerinin içindeki sessiz çığlığı fark edebiliyor muyuz?

Toplum olarak bu vakaları sadece bir haber başlığı gibi okumaktan öteye geçmeliyiz. İnsanların psikolojik destek almasını yadırgayan bir bakış açısını terk etmeli, “Güçlü olmalısın” dayatması yerine, “Duyguların önemli, destek alabilirsin” diyebilmeliyiz. Belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının bu konuda daha fazla farkındalık yaratması şart. Okullarda, iş yerlerinde, mahallelerde psikolojik destek hizmetlerine erişimi artırmalıyız.

Ama en önemlisi, bireysel olarak harekete geçmeliyiz. Çevremizdeki insanlara gerçekten kulak vermeli, onları geçiştirmemeli, “Ben buradayım” diyerek destek olduğumuzu hissettirmeliyiz. Bazen bir insanın hayatını değiştirecek şey, ona gösterdiğimiz küçük bir ilgi, içten bir “Yanındayım” cümlesi olabilir.

Tabii ki, maddi imkansızlıklar ve ekonomik sıkıntılar da bu olayların önemli bir boyutu. İnsanlar, işsizlik, borç yükü, geçim derdi gibi sorunlarla başa çıkamaz hale geldiğinde umutsuzluğa kapılabiliyor. Son dönemde artan hayat pahalılığı, kredi borçları, icralık olan vatandaşların sayısındaki yükseliş, psikolojik sıkıntıları da derinleştiriyor.

Özellikle Denizli gibi sanayi ve ticaretin önemli olduğu şehirlerde ekonomik dalgalanmalar, küçük esnafı ve çalışan kesimi doğrudan etkiliyor. Maaşlar yetersiz kalıyor, işten çıkarmalar artıyor, borçlar ödenemez hale geliyor. Bu noktada insanlar kendilerini çaresiz hissedebiliyor. "Başaramadım", "Çocuklarıma yetemiyorum", "Borçlarımı ödeyemiyorum" gibi düşünceler, kişiyi derin bir bunalıma sürükleyebiliyor.

Bu yüzden sadece psikolojik destek değil, ekonomik destek mekanizmalarının da güçlendirilmesi gerekiyor. Belediyeler, sosyal yardımları daha erişilebilir hale getirmeli, devlet ekonomik bunalım içindeki insanlara borç yapılandırma, istihdam ve sosyal destek konularında daha fazla çözüm sunmalı. Aynı zamanda, toplum olarak da insanlara "Sen yalnız değilsin" mesajını verebilmeli, yardımlaşma ve dayanışmayı güçlendirmeliyiz.