Ramazan ayı, asırlardır Türk kültüründe önemli bir yere sahip olmuş, dini ve sosyal hayatın merkezine yerleşmiş bir zaman dilimidir. Eski Ramazanlar, günümüzdekinden farklı olarak daha fazla komşuluk, paylaşım ve manevi atmosferle anılırdı. Bu yazıda, geçmişin Ramazanlarına dair bazı unutulmaz gelenekleri ele alacağız.
Ramazan’a Hazırlık ve İlk Sahur
Eskiden Ramazan ayı gelmeden önce evlerde hummalı bir hazırlık başlardı. Ev hanımları kilerlerini un, yağ, şeker gibi temel gıda malzemeleriyle doldurur, pastırma ve sucuklar hazırlanırdı. Ramazan’ın ilk sahuru ise ayrı bir coşkuyla karşılanır, insanlar sahur davulları eşliğinde uyanırdı. Sahur sofralarında bol proteinli yiyecekler tercih edilir, hoşaflar ve şerbetler eksik olmazdı. Çay yerine genellikle Osmanlı’dan miras kalan şerbetler ya da sütlü içecekler tercih edilirdi.
İftar Sofraları ve Misafirperverlik
Ramazan, paylaşımın ve bereketin ayı olarak kabul edildiğinden, iftar sofraları da buna uygun olarak hazırlanırdı. Fakir fukaraya yardım etmek, komşuları iftara davet etmek önemli bir gelenekti. Büyük konaklarda “açık sofra” geleneği vardı; isteyen herkes bu sofralara oturabilirdi. İftariyelikler arasında hurma, zeytin, peynir gibi hafif yiyecekler yer alırdı. Ardından çorbalar, etli yemekler ve zengin tatlılar sofrayı süslerdi. Güllaç, Ramazan’ın vazgeçilmez tatlısıydı.
Ramazan Davulcuları ve Mahalle Kültürü
Ramazan denince akla ilk gelen unsurlardan biri de sahur davulcularıdır. Davulcular, yalnızca insanları uyandırmakla kalmaz, maniler söyleyerek mahalleye neşe katarlardı. Maniler genellikle o dönemin siyasi ve sosyal olaylarına göndermeler yapar, bazen mahalledeki insanlara özel nükteli sözler içerirdi.
Bunun yanı sıra teravih namazları, camilerde cemaatle kılınır ve camiler ışıl ışıl kandillerle süslenirdi. Mahyalar, cami minareleri arasında asılıp “Oruç Tut Sıhhat Bul” gibi anlamlı mesajlar verirdi.
Kadir Gecesi ve Bayram Hazırlıkları
Ramazan’ın son günlerine doğru, özellikle Kadir Gecesi büyük bir coşkuyla karşılanırdı. Camiler sabaha kadar dolup taşar, dualar edilir, hatim indirilirdi.
Ramazan Bayramı’na yaklaşırken de ayrı bir heyecan yaşanırdı. Bayram şekerleri, baklavalar ve lokumlar hazırlanır, çocuklara yeni kıyafetler alınırdı. Bayram sabahı ise herkes en güzel kıyafetleriyle büyüklerinin elini öpmeye giderdi.
Eski Ramazanların Ruhunu Yaşatmak
Eski Ramazanlar, yalnızca oruç tutmak değil, aynı zamanda paylaşmak, yardımlaşmak ve manevi duyguların doruğa çıkması anlamına gelirdi. Günümüzde şehirleşme ve modern hayatın getirdiği değişiklikler nedeniyle bazı gelenekler kaybolsa da, hala eski Ramazanların sıcaklığını hissettiren aile ortamları ve toplumsal yardımlaşma devam etmektedir.
Bugün bizler de iftar sofralarımızı paylaşarak, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatarak ve manevi değerlere sahip çıkarak eski Ramazanların ruhunu yaşatabiliriz. Bütün islam aleminin ramazan ayı mübarek olsun, Allah tutulan oruçları kabul etsin, bayrama kavuşturmayı nasip eylesin...
Hayırlı Ramazanlar