Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 21 bin TL’ye dayanmış, yoksulluk sınırı 66.976 TL olmuşken;
Cumhurbaşkanı hemen o gece, “Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun” mesajı ile paylaştı bu rakamı.
Gelin bir hesap yapalım;
Kira: Büyükşehirlerde kira fiyatları artık 15 bin TL’den başlıyor. Bu, maaşın %68’ine denk geliyor. Geriye 7 bin TL civarında bir para kalıyor.
Faturalar: Elektrik, su, doğalgaz gibi temel ihtiyaçlar en iyi ihtimalle aylık ortalama 3 bin TL’yi buluyor. Kalan: 4 bin TL.
Market Harcamaları: Dört kişilik bir ailenin sadece temel beslenme ihtiyacını karşılaması için 8-10 bin TL’ye ihtiyaç var. Yani maaş burada zaten açık veriyor.
Çocuk Giderleri: Okula giden bir çocuğun kırtasiye, servis, kıyafet ve eğitim masrafları en az 3-4 bin TL. Çocuk sayısı arttıkça bu rakam da artıyor tabiki.
Ulaşım: Günlük ulaşım masrafları için bile en az 1-2 bin TL’yi gözden çıkarmak gerekiyor.
Tabi bu hesaplara henüz yeni yılda olacak kira zammını dahil bile etmiyorum.
Üstelik bu hesap, tatil, kültürel etkinlikler, sağlık masrafları ya da beklenmedik giderleri de kapsayamıyor. Ancak artan maaşın, yükselen enflasyon karşısında eridiği gerçeğini göz ardı edemeyiz.
Maaş, açlık sınırının biraz üzerinde, ancak yoksulluk sınırının çok gerisinde. Gerçek anlamda geçim sağlamak şöyle dursun, borçsuz bir yaşam bile mümkün değil.
Bu durumda insanlar, "Çalışıyorum ama yine de yoksulum" diyerek geçim derdini her geçen gün daha ağır hissediyor. Maaşlara yapılan artışlar, yaşam standartlarını yükseltmek yerine hayatta kalmayı sağlamaktan öteye gidemiyor.
Alım gücümüzün yükseldiği, daha iyi giyinmenin, kaliteli yemekler yemenin bütün yıl çalışıp hakkettiği tatile gidebilmenin lüks olmadığı günler temenni ediyorum.